....:::ikimizedair:::....
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

....:::ikimizedair:::....

En Eglenceli Forum Sitesi...
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ...::::Hakkı Yalçın farkıyla Tuncay şanlı röportajı:::...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




...::::Hakkı Yalçın farkıyla Tuncay şanlı röportajı:::... Empty
MesajKonu: ...::::Hakkı Yalçın farkıyla Tuncay şanlı röportajı:::...   ...::::Hakkı Yalçın farkıyla Tuncay şanlı röportajı:::... Icon_minitimeC.tesi Haz. 14, 2008 11:50 pm

Fenerbahçe'den İngiltere'nin Middlesbrough takımına transfer olan Tuncay Şanlı, yazarımız Hakkı Yalçın'a konuştu. Bu unutulmaz röportajı, Hakkı Yalçın'ın kıvrak ve duygu yüklü kaleminden okurken büyük keyif alacaksınız.


***

Bana kalsa bu ülkeye bir yabancı bile sokmam

Bir takımda 10 yabancı, bir Türk olsa, utanmasalar her şeyi o Türk bozuyor diyecekler. Böyle bir durum var... Fenerbahçe eksikliğimi hisseder. Döner ve başka takımda oynarsam, ruhumu Fenerbahçe'deki gibi veremem....

Zamanın askısında 10 numaralı forma asılıyken ve formanın arkasında Tuncay Şanlı yazılıyken, şampiyonluğun rüzgar güllerini nefesiyle besleyen bir adamı ne inkar etmek mümkündür, ne tarihten silmek. Gidişinin son gününde ondaki aşkın tarifi tamamdı. "Sarı-lacivert" Yüreğinden fırlamış okun İngiltere'yi göstermesi ise, kendini aşmak istemenin sınamasıydı.
Ama ben yine işi garantiye aldım. "Sendeki telaş ve çabukluk bazen pozisyon hataları getiriyor. Acaba bu transferde bir pozisyon hatası yaptın mı?" diye açtım kapıyı. Talihsizliğin mirasını yiyen talihli pozisyonunda durdu karşımda. "Yok, çünkü bu benim kendi tercihim. En son takım da olsa İngiltere'de oynamak gibi bir düşüncem vardı. Ve Middlesbrough bir anda gelişti. Telaş hataya yöneltir ama bu defa doğruya yöneltmiş olabilir." Ayrılık mühürlenmişken, bu gidişin kara kutusunu boşaltmak istedim. "Fenerbahçe isteseydi seni takımda tutabilir miydi?" "Ben gitmeyi istediğim için herhalde kimse engel olamazdı. Şartlar burada daha iyiydi. Kaptanım, taraftar ve camia beni seviyor, her şey dört dörtlük ama ben gitmek istedim." "Roberto Carlos'un kaptanı olmak da anlamlı olurdu herhalde" dedim ama o kendi denizinde kürek çekmenin derdindeydi. "Roberto Carlos'la aynı takımda oynamak tabii ki önemlidir, hele kaptanlığını yapmak herkese nasip olan bir şey değil. Ama benim kariyerim açısından, tercihim daha önemli." Kaç zamandır vefasızlık konulu söylemler dolanıyordu ortalıkta. Bir yandan sürekli üflenen bir ateşin alevinde Tuncay'ı yakmak isteyenler vardı. Öte yanda, kundakçı olduğuna dair rivayetler. "Bu transferde Fenerbahçe'ye para kazandırabilir miydin?" derken, külleri eşeledim. "Belki böyle imkanlar da olmuş olabilir" dedi. "Bunda senin hatan yok mu?" "Benim hatam yok, kesinlikle yok." Sözlerinin doğruluğuna aslan payını verdiğimi itiraf etmeliyim. Ruhunun balkonuna yeni takımın bayraklarını asmadan önce, geçmişe ayarlanmış bomba gibi bir soru buldum. "Fenerbahçe senin yokluğunu hisseder mi?" Yüreğinin zarfını açtı. "Hisseder. Yürek olarak ve Fenerbahçelilik olarak hisseder."

"Fenerbahçe, ne yaparsa yapsın beni tutamazdı. Çünkü ben İngiltere'nin en alt takımı bile olsa gitmeyi aylar öncesinden kafama koymuştum"
Devam etti. "Tribünden bir taraftarı alıp sahaya koyduğunuzda, Fenerbahçe için nasıl savaşırsa, ben de o taraftarlardan biriyim." Aynanın diğer yüzünü tuttum. "Peki sen bu yokluğu hissedecek misin?" Dinmemiş bir heyecanın penceresinden el salladı sanki. "Dönem dönem hissedebilirim. Çünkü kafa olarak kendimi İngiltere'ye çok fazla hazırladım." Öğrendim ki, en çok ailesini özleyecek. Giderken vedalaşması gereken herkesle de vedalaştı. Aziz Yıldırım ve Ali Koç'u işaret ettim. Elinin altında duran telefonla, gerilim hatlarını yok edişin sinyalini verdi. (Dün de Aziz Yıldırım'la görüştüğünü açıkladı. Baba oğul gibi...) Söylentilerin aksine, Aziz Yıldırım'la hiçbir takımla transfer görüşmesi yapmadan önce görüşmüş ve duygularını aktarmış. "Başkanım bana bütün imkanları, kaptanlığı ve yeni sezonu anlattı. Ama ben yurtdışında oynamak istediğimi söyledim." Ali Koç'un telefonlarına çıkmama söylentisine açıklık istedim. "O transfer döneminde telefonuma o kadar çok baskı ve yüklenme vardı ki, kapatmak zorundaydım. Çünkü duygularla profesyonellik karışabilirdi. Çok sevdiğim insanları kıramayacağım için, telefonu kapatmak zorundaydım. Saygı ve sevgiden dolayı." Galip çıktığı bir oyunda, duygusal bir incitmenin farkındaydı. "Ali Koç'la gitmeden önce mutlaka konuşacağım" dedi. Tuncay'ın da kendine göre üzüntüleri kırgınlıkları olmuş ama mutlu gidiyor. Tarih yaratmaya giderken, tarihini yıkmak gibi bir korkuyu hissetmiyor. Taraftara bir mesajı vardı, elle yazdığı mesajın dışında. "Yabancı oyuncuya elbette destek verilmeli ama Türk oyuncusuna biraz daha sabır ve hoşgörü gösterilmeli." Meseleyi, son günlerin önemli konusu olan yabancı sınırlamasına taşıdım. "Türkiye'de yabancılar mı yetersiz, sayı mı yetersiz?" Yaralı yanına yaslandı. "Keşke 11 yabancı olsa da, biz de kenardan izlesek. Veya o seyirci nasıl tepki verecek, biz de merak ediyoruz." Bir kuyudan su çekiyordu sanki. "10 tane yabancı olsa, bir tane de Türk. Her şeyi o Türk bozuyor gibi bir durum var.

"Duygularla profesyonellik birbirine karışmasın diye telefonumu kapattığım günlerde Ali Koç aramış. Ulaşamayınca kırılmış. Gitmeden arayacağım"
Yabancı tabii ki önemli ve birçok teknik adam için gerekli ama o kadroda duygularla hareket eden oyuncuların olması gerekir. Profesyonellik tamam ama duygu da çok önemli bence." "Sen yetkili olsan, yabancı sınırlamasını kaldırır mıydın?" "Asla" dedi, "Böyle bir şeye izin vermezdim." "Kaç yabancıya izin verirdin? "Bana kalsa ülkeye bir tane bile yabancı sokmam. Türk arkadaşlarımla yola devam ederim." Başkalarına ters gelebilecek düşüncelerini ihbar etmek, onun yüreğindeki cesaretin karşılığıydı aslında. Geri döndüğünde kendisini bekleyen gerçekleri işaret ettim ona. İngiltere'ye gidince orada kalmanın düşüncesinde olacak. Dönüşünde "Farklı bir kültür ve farklı Tuncay gelebilir" diye kendini işaret etti. Aşk yoklaması yaptım da, parmak kaldırmadan "Buradayım" dedi. "Türkiye'de Fenerbahçe kapıları kapanır, Fenerbahçe'den başka bir takıma gidersem, Fenerbahçe'deki ruh ve yürekle ne kadar oynarım, bilemem" dedi. Bu sözleriyle, Fenerbahçe'ye yanık olmaktan, birinci derece sanık oldu, gururla. Kendine dönük bir yaşamda, futbol dışı gerçeklerin bereketlenmesine izin vermedi Tuncay, bunu biliyorum. "Bugüne kadar dilediğin gibi yaşadın mı?" derken, aslında yaptığı fedakarlıkları dışa vurmak için sordum soruyu. "5 yıl tesislerde yaşadım. Daha farklı yaşayabilirdim ama düşünce olarak kendimi daha iyi hazırlamak adına yaptım bunu." Aklına her daim mukayyet olan birine, "Aklın bir şeylerde kaldı mı?" diye sordum. "Kalmaz mı?" derken gözleri parladı. "Kız arkadaşımla gezmeyi, eğlenmeyi ve herkesin önünde elini tutmayı isterdim. Kız arkadaşı yokmuş. "Ahh keşke olsa" dedi. "Ne zaman olacak?" gibilerinden saf bir soru yönelttim. "Bulamadım, denk düşmedi" diye karşılık verdi, atılımcı olmaktan vazgeçmeyeceğini de özellikle belirtti. Tuncay, bugün öğle vakti İngiltere'ye uçuyor. Onu uğurlayan şarkıları vardır diye merak ettim, Ferhat Göçer'in "Vur Kadehi" şarkısını son günlerde fazlasıyla dinler olmuş. Ebru Gündeş'in "Hayatta Başarılar Diliyorum" şarkısının da kendisini uğurlayan şarkılardan biri olduğunu söyledi.

"Lincoln harika biri. Takım oyuncusu, teknik olarak inanılmaz. Galatasaray'ın yıllar sonra yaptığı en önemli yabancı transfer. Carlos da eşsiz biri"
Hakan Altun'un şarkılarına özel bir düşkünlüğü var. "Hakan Abi, ruhuyla da şarkılarla da beni etkiler" dedi. Tuncay'ın kardeşi gibi bir Hakan'ı daha var. Hakan Özlü. Futbolun dışında elmanın yarısı. İngiltere'de de yanında olacak. Tuncay, İngiltere macerasındaki kazancını daha en başından hesaplamış. "İngiltere'de hiçbir şey yapamasam da, yabancı dille döneceğim." Harika bir espri yaptı. "Hakan'la birlikte 2 kişi gideceğiz, 4 kişi döneceğiz." İngiltere'de sık sık ziyaretine gelecek olan bir şahsın adını da verdi. Ethem Kavukçu. Fenerbahçe'nin bu sezon vitamin ilaçlarını hazırlayan doktoru. Transfer pazarında gezintiye çıkardım Tuncay'ı... Lincoln'ü harika bir transfer olarak değerlendirdi. "Takım oyuncusu, teknik olarak inanılmaz. Galatasaray'ın uzun yıllar sonra en iyi yabancı transferi." Cisse'yi tanımıyor ama yararlı olacağı için alındığını belirtti. Roberto Carlos'u da hem reklam, hem futbol açısından eşsiz buldu. Futboldaki renkli çekişmelerin sırtını sıvazlamak adına, "Sabri, Hasan Şaş ve Baki Mercimek'i özleyecek misin?" diye sordum. "Tabii ki özlerim" diye cevap verdi. Futbolcuların camia baskısı, kazanma arzusu arasında sıkışıp kalan düşüncelerini anlattı. "Her şeyi abartıyor ve fanatikleşiyoruz, bu baskı da saha içine yansıyor." Cennet sanılan düzende, cinnete yelken açan futbolculuğun anonsunu verdi aslında. O duyguları kamçıladım. "Senin psikolojik doktorun var mıydı?" "Yoktu ama dönem dönem milli takımda olsun, Fenerbahçe'de olsun, bireysel olarak yardım almak gerekiyor." "Bunun adına baca temizliği diyorlar" dedim, "Artık ne temizliğiyse, bunu sadece tatilde yapabiliyoruz" diye karşılık verdi. Hakemler için söyleyecek bir çift sözü olduğunu düşündüm. "Allah yardımcıları olsun" dedi. Meseleye parantez açtı. "Tepkiler futbolcu sayısına göre bölünüyor ama hakemler tek kalıyor. İşleri çok zor. Onlara çok fazla yükleniyorlar. Hatalar oluyor, yanlışlar oluyor ama bunca tepkiyi hak etmiyorlar." Canının yandığı maçları delil gibi sunup, "Kötü niyetli olduğuna inandığın hakemler var mı?" diye sordum ki, sorum bitmeden cevabı yapıştırdı. "Asla inanmıyorum." Futbolun ve insanlığın terbiyesini almış birinin, son söyleşisinden kalanlar bunlar. Kahramanların her zaman kendilerine sakladıkları yaraları vardır, onları kendisine bıraktım. Gidişlerin dönüşler için olduğunu biliyordu ya, imza attı gururla döneceğine. Onu, futbolun gerçek diyarına yolcu ederken baktım da... "Dört nala soluyordu" yine...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
...::::Hakkı Yalçın farkıyla Tuncay şanlı röportajı:::...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
....:::ikimizedair:::.... :: SPOR :: Fenerbahce-
Buraya geçin: